Bilgiler |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
بســـم الله الرحمن الرحيم
وَإِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُواْ حَكَمًا مِّنْ أَهْلِهِ وَحَكَمًا مِّنْ أَهْلِهَا إِن يُرِيدَا إِصْلاَحًا يُوَفِّقِ اللّهُ بَيْنَهُمَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيمًا خَبِيرًا
"Eğer karı kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. (Karı-koca) barışmak isterlerse aralarını bulur. şüphesiz Alim’dir, Habir’dir.(Nisa:35)
Eğer koca, hanımını ıslah etmek için bütün metotları kullanır, fakat hiçbir fayda vermezse bu aileyi kurtarmak için tek çare kalıyor: Bu da onların aralarını bulmak için iki hakem tayin edilmesidir.
İbn-i Abbas bu ayet hakkında şöyle diyor:
“Eğer karıkocanın arası bozulursa (c.c) bu ayette kocanın akrabalarından salih bir erkeği, kadının akrabalarından salih bir erkeği hakem olarak göndermelerini müslümanlara emrediyor. Bu iki hakem haksızlığı kimin yaptığını araştırırlar. Eğer haksızlık yapanın erkek olduğu anlaşılırsa hanımını ondan uzaklaştırırlar ve onu, karısına nafaka vermeye zorlarlar. Eğer haksızlık yapan kadın ise onu kocasına verirler ve nafakadan mahrum kılarlar. Eğer bu iki hakem, bu karıkocanın ayrılmasını uygun görürlerse, onları ayırırlar. Bu konuda verdikleri hüküm geçerlidir. Eğer bu hakemler bu karıkocanın ayrılmasını uygun görmezler de eşlerden birisi ille ayrılmayı diğeri de ayrılmamayı ister sonra eşlerden birisi ölürse ayrılmayı isteyen mirasçı olmaz, ayrılmamayı isteyen diğerine mirasçı olur.”
Hakem Göndermenin Hükmü:
İbn-i Cerir, İbn-i Ebu Münzir, İbn-i Ebi Hatim, Beyhaki, Şafii ‘ye göre; karıkocanın aralarını bulmak için iki hakem göndermek bu ayete göre farzdır. Çünkü bu, zulümleri kaldırmak için yapılan bir iştir. Zulümleri kaldırmak müslüman hakimin ve kadının üzerine farz olan görevlerdendir.
Cumhura göre; karıkoca arasındaki ihtilafı çözmek için iki hakem göndermek vacip değil, müstehaptır. Gönderilen hakemlerin ilim ve takva sahibi kişiler olması gerekir. Hakemlerden birinin erkek, diğerinin kadın tarafından olması vacip değil, müstehaptır. Gönderilen hakemlerin alim, adil, takvalı olmaları gerekir.
(c.c)’nun ayette “erkeğin akrabalarından bir hakem, kadının akrabalarından bir hakem,” diye buyurması daha evla olması bakımındandır. Çünkü bu iki hakem karıkocanın gizli durumlarını araştıracaklardır.
Karı-kocanın sırlarını muhafaza etmek ve karıkocanın onlara içlerini daha kolay açabilmeleri bakımından akrabalar daha önceliklidirler. Ayrıca akrabalar yuvayı kurtarma konusunda diğer insanlardan daha isteklidirler. Fakat akrabalardan bu görevi yerine getirecek adil ve takvalı bir kimse yoksa yabancılardan bu vasıflara sahip iki hakem seçilip gönderilir. Çünkü gaye ihtilafı çözmektir. Bu gayeyi elde etmek akrabalardan hakem tayin etmekle olabildiği gibi akraba olmayan hakemlerle de gerçekleşebilir. “Eğer karıkocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin.” ayeti herhangi bir konuda müslümanlar arasında bir fitne veya anlaşmazlık söz konusu olduğu zaman iki hakem tayin etmenin caiz olduğunu gösterir.
Ali ve Muaviye arasında çıkan ihtilafı çözmek için hakem tayin edildiğinde Havariç buna karşı çıkınca Ali (r.a) bu ayeti delil gösterdi. Ali (r.a) Muaviye ile savaştığı sırada Muaviye ve askerleri Kur’an sayfalarını mızraklarıyla havaya kaldırdıklarında Ali (r.a)’nun ordusu savaşa devam edip etmeme konusunda aralarında ayrılığa düştüler. Ali (r.a), ordusu arasında fitne çıkmaması ve kendisine zarar gelmemesi için hakem tayin etmeyi kabul etti.
İşte böyle durumlarda hakem tayin etmek caizdir, hatta gereklidir.
Gönderilen Hakemlerin Yetkileri:
Gönderilen hakemlerin yetkisi hakkında alimler ihtilaf etmişlerdir:
Malik, Sabi, İbn-i Abbas ve Ali (r.a)’dan rivayet edildiğine göre; karıkoca arasındaki ihtilafı çözmek için tayin edilen hakemler karıkocanın izni ve muvafakati olmasa bile uygun görürlerse karıkocayı ayırabilirler. Gerekli görürlerse mehri iade etmek şartıyla veya para karşılığında kadını kocasına boşattırabilirler. Yaptıkları ayırma bir bain talak hükmündedir.
Delilleri:
(c.c) ayette; “erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin.” buyurmuştur.
Gönderilen kişilere “hakem” sıfatını vermiş, “vekil” sıfatını vermemiştir. Hakemin ise hükmü geçerlidir. Hüküm verdiği kişinin rızası şart değildir.
Ubeyde (r.a) dedi ki:
“Hilafeti zamanında Ali (r.a)’ya, ihtilafa düşmüş bir karıkoca beraberlerinde bir sürü akrabaları olduğu halde geldiler. Kocanın akrabaları aralarından bir hakem çıkarttılar. Kadının akrabaları da aralarından bir hakem çıkarttılar. Ali (r.a) bu iki hakeme şöyle dedi:
“Siz yetkilerinizi biliyor musunuz? Eğer uygun görürseniz o karıkocayı ayırırsınız, eğer uygun görürseniz ayırmazsınız.” Bunun üzerine kadın şöyle dedi:
“ister aleyhime ister lehime olsun ’ın kitabının hükmüne razıyım.” Koca ise:
“Hakemler ayırmaya hükmederlerse kabul etmiyorum” dedi. Bunun üzerine Ali (r.a) kocaya:
“Doğru söylemedin. İster lehine, ister aleyhine olsun ’ın kitabının hükmüne razı oluncaya kadar buradan ayrılamazsın” dedi. (İbn-i Ebi Hatim, İbn-i Cerir, dare Kutni, Şafii “Um” kitabında bu hadisi rivayet etti ve bize göre bu rivayet sahihtir, dedi.)
“Ebu Talib’in oğlu Akil, Utbe b. Rabia’nın kızı Fatıma ile evlenmişti. Akil, Fatıma’nın evine her geldiğinde Fatıma şöyle derdi:
“Ey Beni Haşim! Vallahi kalbim hiçbir zaman sizi sevmeyecektir. Boyunları gümüş ibrikler gibi olanlar, izzetli olanlar nerede? Utbe b. Rabia, Şeybe b. Rabia nerede?” derdi. Akil ona cevap vermezdi. Birgün kızgın bir vaziyette gelince Fatıma ona: “Rabia’nın oğlu Utbe nerededir?” dedi. Akil: “Cehenneme girdiğinde sol tarafında olacaktır” diye cevap verdi. Bunu duyunca elbisesini giyerek o zaman halife olan Osman’ın yanına geldi ve Akil’in kendisine söylediklerini anlattı. Osman (r.a) aralarındaki ihtilafı çözmek için İbn-i Abbas ve Muaviye’yi hakem tayin etti.
İbn-i Abbas: “ikisini ayıracağım” dedi.
Muaviye ise: “Ben, Abdimenaf’tan olan iki ihtiyarı asla ayırmam” dedi.
Sonra onların evine gittiler ve onları barışmış bir vaziyetle buldular.” (Nesei)
Şafii, Ahmed, Ebu Sevr ve Davud’a göre; ihlilafı çözmek için tayin edilen hakemler, karıkocanın izni olmadan onları ayırma yetkisine sahip değildirler. Çünkü onlar karıkocanın sadece vekilidirler. Ayete göre hakemlerin esas görevi ıslahtır. Bu iki hakeme karıkocayı ayırma yetkisi değil, ıslah etme görevi verilmiştir.
Ebu Hanife’ye göre; hakemler karıkocanın muvafakati olmadığı müddetçe ayırma yetkisine sahip değildirler. Eger hakemler karıkocayı ayırmayı uygun görürlerse görüşlerini kadıya intikal ettirebilirler. Kadı onların verdiği kararı göz önünde bulundurarak bu karıkocayı bain talakla boşayabilir.
Ebu Hanife daha önce zikrettiğimiz Ali (r.a)’nun rivayetini delil alarak şöyle diyor:
“Ali (r.a) boşamayı istemeyen kocaya: “ ’ın kitabının hükmüne razı oluncaya kadar buradan ayrılamazsın” diyor. Bu gösteriyor ki kocanın rızası olmadan ayrılma gerçekleşmez. Çünkü boşama yetkisi kocaya veya kocanın vekil tayin ettiği kişiye aittir. Bütün alimlere göre hakemler aynı hükmü vermezlerse ikisinin de hükmü geçersizdir.
Ali (r.a), şöyle dedi: “Hakemlerden biri hüküm verir, diğeri vermezse hüküm verenin hükmü geçersizdir. Taki ikisi de aynı hükmü verinceye kadar...” (Beyhaki)
İslah isteyenler:
“(Karı-koca) barışmak isterlerse aralarını bulur.”
Müfessirler ayette geçen ıslah isteyenlerin kimler olduğu konusunda ihtilaf etmişlerdir.
Bazı müfessirler bunun hakemlere ait olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre ayetin manası şöyle olmaktadır:
“iki hakem ihlaslı bir şekilde karı-kocayı barıştırmak isterlerse, onları muvaffak kılar.”
Bu görüş kuvvetli değildir. Çünkü hakemler zaten başlangıçta, ıslah etme ve barıştırma isteğindedirler. Böyle bir düşünceleri yoksa zaten hakem olamazlar. Onun için karı-kocanın barışmasını, hakemlerin barıştırma isteğine bağlamak doğru değildir. Ayrıca hakemler barıştırmak istedikleri halde karıkoca barışmayabilirler. Karı-kocanın barışmasını hakemlerin istemesine bağlamak bu bakımdan da doğru değildir. Fakat karıkoca barışmak istiyorlarsa ’ın izniyle muhakkak barışırlar ve hakemlerin işi de kolaylaşır. Onun için ayetin manasının şöyle olması daha uygundur:
“(Karı-koca) barışmak isterlerse muhakkak onların aralarını bulur.
“ , Alim’dir, Habir’dir.”
(c.c), kullarının tabiatını çok iyi bilmektedir. Onun için ancak O, onların tabiatına uygun ve onları mutlu edecek kanunlar koyar. Çünkü kullarının gizli ve açık olan durumlarını çok iyi bilir. ’ın insanlar için koyduğu kanunları bir kenara atıp onun yerine beşer ürünü kanunları koymak hem ’ı inkar etmek hem de insanlara zulmetmektir. Çünkü bu, insanları dünyada ve ahirette mutlu edecek kanunlardan mahrum etmektir. Her kim ’ın kanunlarını bir kenara atıp insan ürünü kanunları uygular ve bunun insanların mutluluğu, ıslahı için olduğunu söyler ve buna rağmen müslüman olduğunu iddia ederse o kimse (c.c)’ya gerçek manada inanmayan büyük yalancıdır.
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!
|
|
|
|
|
|
|
|